30 Aralık 2015 Çarşamba

BU DÜNYADA...

Bekleyerek gelecek anlar... Bekleyerek göreceğiz, bekleyerek seveceğiz, bekleyerek anlayacağız. Her şey yavaş yavaş geliyor diye düşünürken bir kıvılcımdan daha hızlı geçtiğini en sonunda anlayacağız. Her şeyi bekleyerek oturuyoruz. Ne koşuyoruz ne de konuşuyoruz. Susarak hep bekliyoruz. Ne söylüyoruz ne yaşıyoruz. Anlamsız ifadeleri anlamsız yerlerde anlamsız camlara çiziyoruz. Sonra yine bekliyoruz, çizdiklerimizi camın diğer tarafından biri görsün diye... Beklemekten hiç vazgeçmiyoruz ama sevmekten hep en sonunda vazgeçiyoruz. Söylemeden, gözlerinin içine bakmadan, sarılmadan, bir kere bile öpmeden vazgeçiyoruz sevgiden... Olmadı iki yarım elma değiliz diyoruz. Ama hayatımızı ne zamandan beri meyvelerin olgunlaşma süreleri ile ilişkilendirip, en sonunda kurtlanınca çöpe atıverdik ki? Tazeyken o meyveleri yemeyi öğrenemedik bir türlü… Hep beklettik sonuna kadar hep beklettik. Bekletmek çok kolay olduğu için ya da bunun doğru olması için miydi? Sadece daha fazla beklemeden bugün biri çıkıp “Beklemeden söyleyeceğim. Seni seviyorum.” demeli. Öyle biri artık bugün çıkmalı. O biri artık burada olmalı. O biri çevremizde dolaşmalı. Öyle biri biz olmalıyız. Yarın uzak yerlere gidebilecek hatta gittiğinde dönemeyecek insanlara artık beklemek istemediğimizi ve söylemek istediğimizi söylemeliyiz. Anları bekleyerek değil, yaşayarak yaratmalıyız. Anlamalıyız çünkü artık hiçbir şey bizim arkamızdan koşmayacak biz kovalamazsak. Şimdi ayağa kalkıp bir kere söylemeliyiz. Çok geç olmadan artık beklemeden seni seviyorum demeliyiz. Çünkü hiçbir beklenti sevgi sözcüğünden daha anlamlı olamayacak bu hayatta...

6 Aralık 2015 Pazar

HEP BÖYLE

Hayatımızda en önemli rolü oynayacak insanlar belki de biz fark etmeden yanımızdan geçiverdiler. Ya başımızı çevirip bakamadık bile ya da dönüp baktık ama göremedik. Ya her şey olması gerektiği gibi değildi ya da her şey tam olması gerektiği gibiydi ama yine de olmamasını düşünüyorduk. Şu an bu an değil... Bazen utandık çok utandık. Çünkü o insanı ilk bakışta görebildik ama onun bakmama ya da baktığı halde bizi görememesinden çok utandık. Çünkü çok korktuk hem de öyle çok ki sadece kendi etrafımıza ördük o aşılmaz duvarları… O baloncukları ve hayallerde yaşamayı tercih ettik. Kimi zaman gerçekleri, kimi zaman yalanları kattık buralara… Sadece o insan görebilsin diye. Kimi sakarlıklar, kimi şımarıklıklar, kimi kahkahalar, kimisi de sadece gülümsemeydi uzun uzun ama gerçek olan o gülümsemeydi. Tek amaç o gördüğümüz kişinin artık görebiliyor olmasıydı. Hayatımızda en önemli rolü oynayacak insanları biz hep kaybediyorduk bir solukta, bir göz kırpışında, hatta bir anlık hayallerde... Biz o insanı kaybediyor olmaya alıştık sanırım... Ne yanımda nede etrafımda değil. Tam olarak içimde olan bu şeyi söyleyemeyecek olarak kaybettik biz... Ve hep kaybedeceğiz. Her gün gördüğümüz bazen yan yana hatta bir sıra arkana  oturan o insani kaybetmeye alıştık biz... Çünkü kaçarken bunun bir oyun olduğunu hayal ettik, birlikte tasarlanan bir oyun ama nasıl böyle bir oyunun bile kurallarının var olabileceğini düşünemedik ki? Yoktu hiçbir tepki yoktu. Çünkü tüm hareketler sadece gitme eylemi içine yazılmıştı. Bütün eylemler unutulmuş ve sadece gitme eylemi verilmişti. Şimdi gitmekle kalmak arasında var olan bedenim tek seni sevemeyecek kadar yorgun... Çünkü sen bana gelmiş olsan da bana sevgiyi göstermiş olsan da tutunamayacağım kadar uzaktasın artık... Sesini duyamayacağım, göremeyeceğim. Sormadan istesem de yapman gereken bu değildi. Söylemek mi lazımdı? İlla seviyorum mu demek lazımdı? Hiç fark ettirmeden yanımdan geçmiş olsan da, bir bakışınla her şeyin değişeceğine inanmış olsam da, şimdi duyabiliyordum sesini her şeyinle ama artık hiçbir sözüm hiçbir nefesine karışamayacak kadar kısaydı. Kalsan bir gece daha burada, kalsan yanımda son bir kez daha… Beklemiştim hâlbuki o son geceyi, son anı ben… Gerçek olan ama tutmadığım o ilk aşkı... Ve sonra hatırladım yine ilk karşılaşmamızı... Nasıl geçip gittiğimizi ve görmediğimizi hatta başımızı çevirip bakmadığımızı bile... Ve buda bitti dedim. Her şey böyle olacaktı sanırım... Önemli olacak insanları hep böyle kaybedecektik. Hep beklemeye aldığımız o önemli insanları…

~