31 Ağustos 2016 Çarşamba

BÜTÜN İNSANLARA

   İnsanlığın devamı kadın-erkek ilişkileri...

Daha insanlığın ilk yaşama yıllarından beri bu var olan bir olguydu. Erkeklere göre daha zayıf yapıda olan kadınlar önceleri yemek yapma çocuk büyütme işini yaptılar. Erkekler hayvan öldürmeye gittiler yiyecek bulmalıydılar. Erkeklerin egoları tatmin olmadı birbirleri ile savaşmaya var olan toprakları ayırmaya başladılar. Doymadılar hepsi onların olmalıydı daha çok savaşmalıydı. Hepsini almalıydı. Yıllar geçti yüzyıllar değişti, egoların tatmin olması geçmedi. Baktılar savaş artık yok, artık kadınları ezebilirlerdi. Egoları tatmin olmalı çünkü... Bir kadın neyine yetecek sahip olacağı bütün kadınları almalıydılar. Kuma üstüne kuma, kuma üstüne kuma... Yetmedi gördüğü her kadına laf atarak sözlü tacizle tatmin olmaya çalıştılar baktılar olmadı. Kıstırabildiği yerde tecavüz etti ona... Evine döndü adam gururlu tatmin olmuş şekilde!!! Evine döndü o kadın kırılmış, travma yaşamış ve dünyaya lanet okurcasına... Kadını gördü abileri babaları, namusumuz temizlenmeli dediler. Çektiler vurdular. Hangi namustan bahsediyorlardı acaba... Namus denilen şey bedende miydi? Hayır o insanın karakterindeydi. O karakterinde bozukluk olan namussuz herif bugün ablasını 'NAMUS' için çekip vurdu. Yarın gidip kendisi bir kadına tecavüz etti. Bazen de insaflı! davrandı o kadını kendisine tecavüz eden adamla evlendirdi. Yetmedi o adam o kadına her gün dayak attı. Çünkü gücü kendisinden belki de 10 kat daha güçsüz olan, önüne yemek koyan yaptığı şerefsizliğe rağmen onunla evlenen o kadına yetiyordu. Bu ülkede hatta bütün dünyada insanlar namusu bir kadının bedeninde aradılar. Asıl namus benim gözümde bir insanın karakterinde yer alır. Ve asıl o zaman karaktersiz ve namussuz olursun. Bir kadın sırf bir erkeğin egosuna dur demek için örtüler altına girmeyi seçiyor. Bir kadın mini etek giydi diye birileri ona tecavüz etme hakkını kendinde buluyor. Belki bütün erkekler olmayabilir ama bu dünyada erkeklerin egoları için hayatlarını kaybeden kadınlar var, bu dünyadaki namussuz erkekler yüzünden ölen kadınlar var. Erkek egemen toplumdan çıkmalıyız artık... Taaa milattan önce bilmem kaçıncı yılda yaşamıyoruz... 2016 yılında, ilk erkekle kadının var oluşundan bu yana tam 3 milyon yıldır yaşıyoruz. Artık kadınlar erkeklerin egolarını tatmin etmek zorunda değil, onlar her istediğini yapsın diye biz var olmadık. Ölen her kadın için, erkeklerin egolarına yem olan bütün kadınlar için, bir kadının gözünden erkek yüzünden düşen her damla yaş için bütün dünyadaki insanlara LANET OLSUN...

20 Ağustos 2016 Cumartesi

BİR RÜYA

Uyanmak istiyorum. Bir gece yarısı aniden yataktan fırlayarak uyanmak istiyorum. Kısacık uyku anında ayağımın kayıp birden düşmesi gibi olsun bunlar… Burada geçirdiğim beş yıl uyanınca sekiz saatlik uykum olsun istiyorum. Uyanınca ağlarsam bir musluğa bile anlatırım yasadıklarımı. Anlatırım ki akıp gitsin yapışmasın hayatıma diye... İki bilemedin üç gün geçince aradan zaten hiçbir şey hatırlamayacağım. Sadece bir yaz gecesi rüyası olur bende bu hatıralar... Pencereden ılık havanın kokusu vurur. Hatta belki birazdan içeri güneş bile vurabilir. Mahalledeki çocuklar bağırmaya başlar, koşuşturmaya... Bir sivrisinek bile olur. Yine kabul ederim uyurken gördüğüm garip bir şey olsun. Ama izi kalmasın hiçbir şeyin, hiç kimsenin, hiç bir acının... Ayak izleri bile silinmiyor artık sanki hayatımdan, rüyamdan… Belki bir rüya olursa hiç yaşanmamışlığa dönersem kolay olur dedim. Olabilir belki de... Herkes her şey kendi normal hayatına döner ve bende, bende kalacak tüm bu hatıralarla unutana kadar acı çekmeye alışırım. Kimsenin bilmediği o güzel yıllar bende güzel bir yaz gecesi rüyası olarak kalır. Ama bu daha çok korkutuyor sanırım beni… Bir sabah uyandığımda her şey herkes… Tüm o güzel insanlar, tüm o harika hatıralar, acı tatlı tüm o güzel gülümsemeler ve gözyaşları bir yaz gecesi rüyası olarak kalırsa nasıl olur? Nasıl böyle güzel kurgulanmış bir rüya olur? Her şey benim rüyam iken sizin gerçek yaşamınız olmasından korkuyorum. Yine de tüm bunlar uyanana kadar yaşasın. Sadece gözyaşlarına rağmen gülümsemelerim var diyemediğim için bir yaz gecesi rüyası olsun… Her şey… Herkes…

8 Haziran 2016 Çarşamba

DEĞİŞTİ HER ŞEY

Çok şey değişti sen gittiğinden beri... Çok şey değişti anlatsam anlaşılmaz, anlatmasam yaşanamaz. Belki öyle belki de böyle yaşadım ama senden sonra pek yaşayamadım aslında... Senden sonra nefes alıp vermek sadece yaşam belirtisi göstermeye yetti. Dillendirmedim de düşünmedim de... Geçecekti çünkü her şey yerine oturacaktı.  Her şey olması gerektiği yere oturacaktı. Düşünsene nasıl oturmasın. Yaşanır mıydı öyle olur muydu? Olmaz sanıyordum aslında ben... Sen olmazsan yaşayamam sanıyordum. Ama yaşanıyormuş. Senden sonra her şey düzensiz olsa da, hiçbir şey yerinde olmasa da yaşadım. Ama öyle bir yaşadım ki yaşamak denirse buna... Senden sonra sevmeyi unuttum tüm insanları... O iyilik kayboldu, tüm insanlar gitti içimden... Senden sonra gülmeyi unuttum ben, her şeye öylece tepkisizdim. Senden sonra yazmayı unuttum. Seni özlemek bile kaldı içimde... Seni sevmekte geri dönmeyi istemekte kaldı içimde... Artık telefonum bile aynı çalmıyor. Bu sesler bu gülümsemeler bu hava bile öyle farklı ki... Nasıl desem nasıl söylesem bilemiyorum. Çünkü senden sonra cümlelerim bile değişti. Kelimeler gelmiyor parmaklarıma, uğramıyorlar bana...  Senden sonra ben bile değiştim. Durduk yere her şeye ağlamıyorum saçma bile olsa sırf mutlu görünmek için kahkaha bile atıyorum. Herkesle konuşuyorum çok kişi tanıyorum. Yalnızlığı bile  tadabiliyorum. Olmaz mı olur tabi... Onca insan içinde yalnız kalabiliyorsun işte... Bazen derdini anlatacak birini bile bulamıyorsun. Senden sonra kime anlatabilirdim ki her şeyi? Bilemedim. Ben hep sana anlatmayı öğrendim, şimdi kime anlatacağım? Kim beni senin gibi dinleyecek, anlayacak ve yine de sevecek. Sen gittin herkes her şey değişti. Sen gittin ve yaşam durdu şimdi dön desem de dönemezsin ki… Dönemeyecek kadar uzaklara gittin sen… Bu ayrılıkta hissedememe duygusu vardı artık geri kalanda… Hissedemiyordum da ne seni nede senin geride bıraktığını… Biliyorum aslında böylede yapmamam gerekiyor ama zaman hala geçmek bilmiyor. Görüyorsundur belki de oradan, sen gittin her şey değişti ama sen burada değişmedin.

23 Mayıs 2016 Pazartesi

Çok Geç Olmadan...

Hepimizin alacağı var aslında geçmişten gelen gelecekten sorduğu alacakları var. Kiminin ise vermesi gerekenler vardır. Kimi tutulmayan sözler, kimi söylenmeyen sözler altında kalmıştır. Son söze ihtiyaç duyan milyonlarca kişi var bu hayatta... Geçmişte söylemek isteyip cesaret bulamayan kelimelere gelecekte can vermek isteyen o kadar çok kişi var ki şu hayatta… Nerden bilebiliriz ki o kişiler nerelerdedir, yakınımızda, yanımızda, arkadaşımızda, hatta ta içimizde o insandan var olabileceğini nereden bilebiliriz ki? Zaman geçmeden geçmiş olmadan o sözün söylenmesi gerektiğini nasıl bilebiliriz ki? Ve karar vermenin zor olduğu bu zamanlarda insanlar güvenecekleri, gerçekten sevecekleri, yaşamak istedikleri, ihtiyaç duydukları kişiyi nasıl bulabileceklerdi ki? Yanı başında, bir adım ötede, bir nefes uzaklıkta olduğunu nasıl bilebilirlerdi ki? Bir cevaba, bir söze baktık çoğu zaman... Hatta çevredeki insanlara bile önem verdik, sussunlar diye hayır dedik bazen yok dedik, sevmiyorum, sözüm yok, nefesim yok, ona hiçbir bağımlılığım, hakkım, ihtiyacım yok, bir sarılmasına, bir öpücüğüne, sıcacık tenine hiç yok. Yanına gidip gülümsemesini, o kokusunu duymayı özlediğimizi hiç söyleyemiyoruz. Ne kadar büyük hâlbuki sessiz sedasız her şey, kimse bilmiyor, kimse duymuyor, kimse görmüyor. Öylece bakakalıyoruz hayata, yaşanmışlıklara, Ona... Öylece çekip gitmesine izin veriyoruz aslında... Sadece sessiz sedasız o kocaman sevgilere hoşçakallar diyoruz. Hâlbuki bu zamanlar geçmiş olduğunda bizim için gelecekte, işte o zaman o söylenmeyen sözlerin sarılmayan kolların bakmayan gözlerin hepsinin sizi yaraladığını pişmanlık duyduğunu göreceksiniz. Bir anlık buruk bir hava saracak etrafınızı… Özlem duyacaksınız. Her şeyine özlem duyacaksınız. Tek bir bakışını, sözünü bile hatırlamak zor olacak zaten... İşte o zaman anlayacağız hepimiz... Aşk anlatılamıyor, kolayda yaşanamıyor ama kolayca vazgeçiliyor ve kolayca hoşçakal deniliyor. Evlerdeki ışıklar hiç sönmeyecek ama bir gün geçmişimiz sönüp gidecek ve yaslandığımızda o sözlerin pişmanlığı daha çok saracak bizi… Yanımızda hep durmasını istediğimiz o insanın sözleri, olmayan kokusunun pişmanlığı saracak. Anlayabilir miyiz acaba zaman geçmeden geleceği bugüne taşımanın kolay olabileceğini. Sadece tek bir cümlenin tüm geleceğinizi önünüze serebileceğini… Tek bir cümlenin tüm pişmanlıkları yok edebileceğini tüm gözyaşlarını silebileceğini tüm sözlerin anlamı oluğunu... Belki de anlamanın zor olmadığını anlayabilecek miyiz acaba çok geç olmadan?

 


15 Mayıs 2016 Pazar

YAĞMURLAR...

Hiçbir şey bir yağmur damlası kadar gerçekçi olmuyordu. Onun kadar inatçı, onun kadar iyi, onun kadar saf ve temiz… Bu gerçeklerle yaşana biliniyordu. Neden bizim yaşayamadığımızı düşünmek istedim. Belki de nedenlerimiz vardı ama hangi neden bu kadar gerçek bir şeyi açıklayabilirdi ki? Yalanlar canımı acıttı. Olmasını istediğim, olduğunu düşündüğüm yalanlar canımı acıttı. Tüm bunların aslında olmadığını hepsinin geçici bir şey olduğunu öğrenince canım acıdı çok yandı ama hiç bir yangın bu kadar yakıcı olmamıştı hayatımda... Daha kötüleride vardır mutlaka dedim ama bu bile beni iyileştirmedi, durdurmadı sızlattı ağlattı. Her gece, her gün, her ses, her şarkı seni hatırlattı ağlattı beni... Aslında biliyordum tüm bunlar evet yalandı ama bu yalan o kadar gerçekçi gibiydi ki hala bile yalan olduğuna inanmak zor geliyor anlıyor musun? Bak bugün yine yağmur yağıyor çok garip değil mi? Her hüzünlü akşamın sabahında gökyüzü de ağlıyordu artık... Çok garip, bana mı üzülüyor yoksa çok mu fazla geldi artık bu durum...  Sana mı ağlıyor bana mı anlamıyorum işte... Kimse cevap vermiyor, kimse bilmiyor, kimse duymuyor evet ama gerçekler hiçbir zaman inkâr edilemezler işte... Yalanların canımı acıttı ama hiçbir gerçeğin de beni mutlu etmeyecek biliyorum. Bugün güneş doğsa bile biliyorum oda gidecek batacak bir süre sonra… Öyle oda batacak sonuçta her güzel şey bir gün bitiyor gidiyor. Dedim ya bu gökyüzü ağlıyor ve neye bilinmiyor diye ve gülümsemeyecek yakacak emin ol öyle yapacak. Üşütecek daha çok üzecek ama daha mutlu olmayacaksın. Her günün gecesi var işte bunu sende anlayacaksın, herkes anlayacak. Her günün sonunda basını yastığa tek koymak gibi bir durum var. Kim bilir ki bunun ne olduğunu, kim bilir ki bunun yalnızlık olduğunu? Her gecenin yaşları olduğunu kim bilir ki?  Kimse bilmesin zaten kimse yalanlara inanarak gerçek yaşadığımı bilmesin. Kimse bilmesin çünkü bu yağmurlarda ağlar diye...  Kimse bilmesin çünkü bu hayatta bile mutlu olunacak şeyin az olduğunu, kimse bilmesin bilmesinler ki yalanda olsa bu zaman onlara sürekli olsun.  Bilmesinler ki bu yalan mutluluklar hep yanlarında kalsın. Çünkü bu dünyadaki hiçbir şey gerçek değil bırakalım yalan olan gerçeklerle mutlu olsunlar. Tıpkı bizim olamadığımız gibi onların olabildiği gibi...